Forum İstanbul 2014

2001 yılında oluşturduğumuz bir vizyon ile yola çıkarak bu yıl 13.sünü gerçekleştiriyoruz. Geçtiğimiz on üç yılda şunu memnuniyetle gözlemledik:

2001 yılında oluşturduğumuz bir vizyon ile yola çıkarak bu yıl 13. ‘sünü gerçekleştireceğimiz FORUM İSTANBUL – 2013 toplantılarına hoş geldiniz. Geçtiğimiz on üç yılda şunu memnuniyetle gözlemledik:

  • 2001 YILININ KARANLIK GÜNLERİNDE Türkiye’nin potansiyelinin, günü kurtarmayı düşünmenin aksine, yarına odaklanmayı sağlayacak kadar büyük olduğuna inandık. Sonra da hepimizin paylaştığı ve inandığı 2023 vizyonunu yarattık. İşte bu nedenle Cumhuriyetimizin 100. Yıl vizyonu doğru saptanmış ve tanımlanmış bir vizyondu.
  • Geldiğimiz noktada geriye doğru baktığımızda bu süre içinde vizyonun ve hedefin toplumun her kesimi tarafından benimsenip içselleştirilmesi konusunda alınan mesafenin ve edinilen kazanımların asla küçümsenemeyeceği anlaşılmıştır. Toplum tüm kesimleri ile, “geleceği kurma”nın siparişle değil kendisini o projenin bir parçası olarak görmesi ile mümkün olacağını kanıtlamıştır.
  • 2023 hedeflerinin yarattığı heyecan ve gururun artarak devam ettiği ancak iddialı hedeflerin gerçekleşmesinin yeni bir ivmeye gerek duyduğu, bunun da demokratikleşme ve büyüme stratejilerinde derinliğe, niteliğe ve çağdaşlığa ağırlık veren bir yaklaşımı zorunlu kıldığı anlaşılmaktadır. Gerçekten varılmaya değer bir hedef için kestirme yol arama tuzağına kesinlikle düşmemeliyiz ve gereğini yapma tutkusundan vazgeçmemeliyiz.

İşte bu noktada kafamızı kaldırıp etrafımıza baktığımız zaman, dışımızdaki dünyanın da yerinde saymayıp küreselleşme dediğimiz, karşılıklı bağımlılığın ve güçler polarizasyonunun arttığı, dengelerin yeniden oluştuğu bir platformda hızla yol aldığını görüyoruz. Küreselleşme kök saldıkça ülke ölçeğinden dünya ölçeğine yayılan rekabetin giderek daha acımasız olduğu gerçeği ile karşılaşıyoruz. Tam bu ortamda daha ileri geçmenin değil ayakta kalmanın bile reçetesinin, ergenlik çağını aşmış bir demokrasi platformunda yaratıcı bir “değişim ve gelişim” politikası olduğunu görüyoruz. Yeni, doğru ve hızlı eğitim metotları, yeni teknolojiler, yeni organizasyonlar, yeni iş yöntemleri, yeni pazarlar, yeni ortaklık yapıları, yeni cömert AR-GE teşvikleri, işçi-iş veren reformu, kadınların ekonomiye kazandırılması bu değişimin ve gelişimin temel ögeleri olarak ortaya çıkmaktadır.

2013 yılı Türkiye dahil tüm ülkeler için zor bir yıl oldu. Sadece çevremizde ve dünyadaki olaylar değil ülkemizdeki sosyal ve ekonomik dalgalanmaların da etkisi ile piyasalarımızdaki volatilite durulmadı. Buna rağmen %4’lük bir büyüme pek çok ülkeyi kıskandıracak bir orandır. Ancak bunun artırılabilmesi bir yana sürdürülebilmesi bile 2014’ün en önemli konusu ve imtihanı olacaktır.

Hepimiz biliyoruz ki 2013 de piyasalar özellikle Amerikan Merkez Bankası FED’e odaklanmış ve ABD faizlerindeki parasal genişlemenin daraltılması kararına paralel artış beklentileri uluslararası fon hareketlerinin belirleyicisi olmuştur. Mayıs 2013’ten bu yana bir yandan bu tür fon çıkışları bir yandan da içerideki Gezi Hareketleri ile başlayan ve “Tape” ler le devam eden politik hareketlilik ödemeler dengemizi zorlamıştır.

Bu tür sıkıntıların bir kısmının küresel ortamdakiler de dahil, 2014’e taşınacağı bir gerçektir. ABD’deki bütçe tartışmalarının belirsizliği, Japonya’daki “Abenomics” diye adlandırılan Başbakan Abe’nin iddialı ekonomik programının başarı şansı, AB’deki yavaş ilerleyen toparlanma ve Trans Pasifik Yatırım ve Ticaret Ortaklığı  (TPIP) ve Trans Atlantik Yatırım ve Ticaret Ortaklığı (TTIP) müzakerelerin geleceği gibi konular 2014’de piyasalara yön verecek ana konular olacaktır.

Bununla beraber, 2014’ün küresel olarak son dört yılın uzun vadeli büyüme trendine doğru geçeceği bir yıl olacağı konusunda genel bir görüş birliği vardır. Bu yeni ivmenin daha çok ABD başta olmak üzere gelişmiş ülkelerden geleceği de kabul edilmektedir.

Global düzeydeki bu yeni olumlu büyüme dalgasının yaratacağı enflasyon etkisinin önemli bir risk oluşturmayacağı da bu ortak görüşün bir parçasıdır.

Gelişmekte olan ülkelere gelince, kendisini ayrıştırmayı becerebilen ülkeler öne çıkacaktır. Türkiye gibi ihracata dayalı büyüme modelini seçen ve cari açıkları nedeniyle fon talebi yüksek olan ülkeler yeni ve kredibilite artırıcı politikalar paketi ile değişimi sağlayabildikleri ölçüde bu fırsatı yani gelişmiş ülkelerdeki canlanmanın yaratacağı imkanları değerlendirebileceklerdir. Ancak “çifte açık” problemi (bütçe ve cari açık) ile karşı karşıya kalan ülkeler için hayat biraz zor olacaktır. Bugün pek çok gelişmekte olan ülke ya orta gelir tuzağına yakalanmamak ya da bu tuzaktan kurtulmak için yeni ve sürdürülebilir büyüme stratejileri geliştirmektedirler. Hepsinin de ortak paydası şu 4 unsurdan oluşmaktadır:

  • Sürdürülebilirliğin sigortası olan “Bağımsız Kurum ve Kurulları” ile birlikte İleri demokrasi ve hukuki altyapı
  • Katma değer yaratma ve inovasyon
  • AR-GE ve yurt içi ve yurt dışı M&A teşvikleri yolu ile “Hard” ve “Soft” teknoloji geliştirilmesi ve/veya satın alınması
  • Eğitim ve kadının ekonomiye kazandırılması yoluyla verimlilik artışı
  • Fiziki altyapının rekabetçi ve yatırım dostu haline getirilmesi ve/veya satın alınması.

Bunun içindir ki, söz konusu küresel yeniden yapılanma yarışında geride kalma lüksümüz yoktur. Hatta 2023 vizyonumuz ve “Evet ama Yetmez” davranışımızla bir adım önde olmak zorundayız. Kamu ve özel ortak akıl buluşması ile bu imkan vardır.

Şunu hatırlamakta yarar var ki, özellikle 2002’den sonra Türkiye’nin performansında AB çıpasının çok önemli bir rolü olmuştur. Ancak 50 yıldır AB kapısını aşındıran Türkiye’nin sabrı da takdir edilmeye değer.

Bu nedenle, özellikle Mart 2014 yerel seçimlerin ardından AB müzakerelerinin her iki tarafça benimsenen yeni bir pozitif yaklaşımla  rayına oturtulması ve yine bu çıpanın yardımıyla bir yandan “İleri Demokrasinin” temel taşları oturtulurken bir yandan da makro ve mikro üçüncü kuşak piyasa reformlarının hızlandırılması, Türkiye’yi önümüzdeki iki seçim ortamından önce öngörülebilir ve sürdürülebilir bir büyüme platformuna taşıyacaktır. Yine de AB’ye kabul edilme ya da edilmeme, tam üye olma  ya da olmama ikileminden çıkıp sürecin öznesi olabilmek bizim yol haritamızı oluşturmalıdır.

Sonuç olarak,

2008 küresel mali krizi geride bırakırken yaratıcılığın, rekabet gücünün ve atılımcılığın gittikçe ön plana çıktığı bu dönüşüm sürecinde, ekonomiyi, toplumu, dış ve iç güvenlik politikalarını etkileyerek ülkelerin geleneksel yaklaşım ve tanımların dışında gelişme ve büyüme yolları bulmaya çalıştıkları ve kendi rekabet gücünü artıracak reform politikalarına öncelik verdikleri bir gerçektir. Bu fırsat pencereleri ülkemiz için de elbette açıktır.

Forum İstanbul’un tüm çabası ve umudu bu dönüşüm stratejisinin temel taşlarının zamanında ve doğru bir biçimde ortaya çıkarılmasına ve uygulanmasına aracı olmaktır. Ancak bu şekilde Forum İstanbul 2023’e giden yolda akıl ve bilim ışığında geleceğe umutla bakan, özgüveni yüksek insanlar yetiştiren, bilim ve teknolojiyi rehber edinen, bilgi tüketmekten bilgi üretmeye geçmeyi bilen, zengin ve kültürel, dini, sosyal ve tarihi değerlerimizden esinlenen, dış dünya ile de uyumlu eğitim ve etik değerler yaratılması ve korunmasını öncelikli hedef olarak benimseyen bir toplum yapısı oluşturulabileceğine inanmaktadır. 13. Yılda, yani hedefe 9 yıl kala, bu yolda gerçek bir misyonumuz olduğuna samimiyetle inanarak, sizlerden gelmeye devam edeceğine inandığımız ilgi, destek, katkı, yönlendirme ve en önemlisi heyecanla 100. Yılımıza doğru yürüme azmindeyiz.

Bizimle İletişime Geçebilirsiniz

Ad - Soyad
Telefon
E-Posta
Mesaj

© 2020 Forum İstanbul. Tüm Hakları Saklıdır.

info@ozgencil.com.tr


Nispetiye Mahallesi Doğa Sokak Doğakent Sitesi B5/1
2. Ulus -Beşiktaş / İSTANBUL